21 Ekim 2013 Pazartesi

Facebook'un Verdiği Haz,Oluşturduğu Kişilik - Platonik Aşk ve Gerçekler

İnternet..Hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu artık.Nefes alıp vermekle eşdeğer birşey oldu bu.


Arkadaşlarımızla cafede buluştuğumuzda,telefondan Facebook'a bakmaktan,sohbet edecek zaman bile bulamayacak hale geldik.Sonu olmayan bir haz noktası Facebook.

Bazı paylaşımlarla trajediyi yaşarsın,bazı paylaşımlara gülmekten ölürsün.Gerçekte yüzüne bile bakmadığın kişilerin sosyal hayatta neler yaptığını merakla izlersin.Piksel piksel oyunlar vardır,bağımlılık yapar.

Bir ayrı haz olayıda insanın gerçekte olamadığı kişiyi biraz oldurup en azından tatmin ettiriyor.
En büyük örneği kendimden veriyorum.Bu içime kapanık olduğum zamanlar,facebook sayesinde sosyal bir kişiliğe bürünüyordum.Profile gülen bir fotoğraf koydum.40-45 civarı beğeni geliyordu fotoğraflarıma.
Hergün ya Mado'da yada Sinemadaydım.Ne kadar ünlü roman varsa beğendim ki kültürlü desinler.
O kadar çok hayvan resmi paylaştım ki 'aa aynı zamandada sıcak kalpli' desinler.
Gerçekte olan ise,o profildeki gülen suratımı sadece o an yakayalabilmiştim.İnsanlara fotoğrafımı beğenin diyordumki çevrem tarafından sosyal biri olarak algılanıyım.Kim asosyal olarak tanınmak ister ki ?
İnsanlara evde Playstation oynuyorum,televizyon izliyorum diyecek halim yoktu ya.Onlar için Mado ve Sinemadaydım.Çünkü ben sosyal biri olduğum için hep gezerim.Ben 'Stephın King romanları okuyorom taam ı' şeklinde bir dışavurum sergilesemde,hayatımda kitap açmışlığım olmadığını ilk blog yazımda dile getirdim. 
Hayvan resimleri..Belkide rol yapmadığım tek paylaşımlardı.Gerçekten hastasıyım kendilerinin.
Çok yalvarmıştım zamanında ufak bir golden alsınlar diyede evde bakılmaz zırvasına takılmıştım.

Beki ben neden böyle bir kişiliği üstlendim ? Gerçekte yaşadığım acıları bu şekilde görmezden gelip hayalimdeki kişiliği neden oynadım ? Neden insanların benim hakkında neler düşüneceğini bu kadar önemsedim ? Bunun sebebi sanırım hem sosyal fobim olması hemde detaycı birisi olmamla birlikte böyle garip şeyler çıktı ortaya.


Gerçekte bir kızdan hoşlanırsın,hemen arkadaşından kızın soyadını öğrenirsin.İlk baktığın yer ilişki durumudur.Eğer yoksa arkadaşlık yollarsın.Bu sayede artık platonik aşkını daha iyi yaşayabilirsin.Kızın fotoğraflarına bakarsın,hayaller kurarsın.Beğendiği sayfalarla senin ilgi alanların uyuşuyordur.Gerçekte gözlemlediğin kadarıyla o kızda aslında senin gibi biridir.Seni etkileyen en büyük faktörde budur.Diğerlerinden farklı bir kızdır çünkü.Her iş çıkışı takip edersin kızı.'Bu sefer konuşucam ulan' diye için içini yer.Sapık gibi takip etmeye başlarsın.Senin artık takip etmeyi başladığını anladığında istemsiz bir utanç duygun hakim olur.Birgün cesaretini toplarsın ve kızla konuşmaya gidersin.Bu kızlada oturduğunuz evler çok yakındır.Burdan muhabbeti açmaya çalışırsın fakat bir bahaneyle geri çevrilirsin.Çünkü gerçek hayat saf duygulara önem vermez.Rol yapman gerekir etkilemen için.Duygularım o kadar saftıki sabahları aynı duraktan binmemize rağmen 'günaydın' demeye bile cesaretim yoktu.Tabi bir anda karşısına çıkıp muhabbet etmeye başlarsan terslemesi normal.Dahada ironik olan bu günün ertesi,iş yeri yemekhanesinde kızın önünde ayağının kayıp düşmesi.Tam bir çöküş.Onun gözünde kızlarla konuşmasını bilmeyen,içine kapanık ve bir o kadar sakar imajı çizdim.Gerçek beni neden gösteremedim ? Çevremizdeki etkenler yada önyargılar mı benim gerçek kişiliğimi göstermeme engel oldu ? Yoksa bu işi beceremedim diye bu bahanelere mi sığınıyorum ?
Yoksa bu hayata saf duygularla bağlanarak hata mı ediyoruz ? 
Bunlar basit gibi gözüken ama insanı duyarsız olmaya özendiren olaylar.

Bu arada bu olaylar tamamen geçmişten olan şeyler.Artık öyle biri değilim.Yani yolda yürürken arkanızda beni görürseniz korkmayın. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder